Bilimin gelişmesiyle cehaletimiz ters orantılı.

Devletle din, tarih boyu gençleri tavlamanın peşinde.

Abraham Lincoln: “Bazılarını her zaman, herkesi bazen, ama herkesi her zaman aldatamazsın.”

Robert Jay Lifton. Psikiyatrist.”İnsan niçin yaşar?” diye sormuş.
Cevabı: Ölümsüzlük.
Dört tipini saymış.
Kalıtımsal ölümsüzlük: Soyum sopum sürecek.
Dini ölümsüzlük: Başka bir alem.Yaratıcı ölümsüzlük: Yarına bir şey bırakmak.
Tarihi ölümsüzlük: Hareketlerimle, sözlerimle tarih yaratıyorum.

Tarihimizin en büyük demografik değişikliği, 20. yüzyılda gençliğin ayrı bir kategori olarak ortaya çıkmasıyla oldu.Eğitim süreci uzadı. Evlilik ve çalışma hayatına giriş ertelendi. Yeni tüketim ve kültür alanları oluştu.

Churchill: “Yirmi beşine kadar sosyalist olmayanların vicdanı, otuzundan sonra sosyalist olanların kafası yoktur.”

Gün, ailelerin ahlakı iflas eden düzeni gençlere benimsetmesinin değil, gençlerin ailelerini düzenden özgürleştirmenin günü.

Barış için savaşmak, sevgilin için kavga edip onu kaybetmek demek.

Atasözü: “Eti senin, kemiği benim.”
İngilizcesi: “Spare the rod spoil the child.” (Dövmezsen şımartırsın)
Çincesi: “Dama jiaoyu.” (Döv-söv eğitimi)

Malımız, mülkümüz için kullandığımız kelimelerle “çocuk sahibiyim” diyoruz. “Anne baba sahibiyim” diyen çocuk duydunuz mu?
Kölelerimize yaptığımız gibi çocuklara isim takıyoruz.
Ne isimler!
Hele erkelere.
Türkçeden örnekler:Savaş, Öcal, Vural, Hıncal, Satılmış, Devrim, İmdat, Erol, Mücahit, Fatih.
Çocukları, dinlerimizin kalebenti yapıyoruz.
Yerlilere dinlerini dayatan misyonerlerimizden farkımız?
Kültür başka, inanç başka.
Reşit olduklarında seçsinler aitliklerini.Adlarını, dinlerini, dinsizliklerini, cinsel kimliklerini.

Geçenlerde bir arkadaşımın dokuz yaşındaki oğlundan özgürlüğü tanımlaması istenince,
“Şıkları söyle amca” demiş.

İslam’da kadın, erkekle namaz kılamıyor, caminin arka taraflarında kafes arkasına tıkılıyor. Ölüsünü erkekler gömerken, mezara yaklaştırılmıyor.

Arkadaşlık deyince en çok annemin anlattığı aklımda: İki dost önceden kararlaştırdıkları saat ve yerde buluşurlar. Birkaç saat sonra, aralarında tek kelime konuşmaksızın ayrılmadan önce, karşılıklı, “Ne güzel vakit geçirdik” derler.

Kurbağalar ormanda seyahatte. İkisi çukura düşer. Derinliği gören arkadaşları durumun umutsuz olduğunu söyler. İki kurbağa kurtulma gayretinde. Yukarıdakiler “Boşuna uğraşıyorsunuz” derler. Kurbağalardan biri tırmanmaktan vazgeçer, ölümüne düşer. Yukarıda bağrış, çağrış, çığlık. Diğerinin çaresiz çabalarına ıstırabına dayanamazlar, “Ölümü kabullen, boşuna direniyorsun!” Kurbağa son bir hamleyle kurtulur. Arkadaşları sevinç ve şaşkınlık içinde, Beni tepinerek teşvik ettiğiniz için teşekkür ederim” diyen kurbağa sağırdır.


Kitapta geçen film ve kitap isimleri:
Film: Insider(Köstebek) -1999 Yönetmen: Michael Mann
Kitap: The Inevitable (Kaçınılmaz) Kevin Kelly

Ne Yapabilirim? Geleceğe Kartpostallar / Gündüz Vassaf
İletişim Yayınları